Hac ibadeti, İslâm’ın beş temel esasından biri olup belirli şartların oluşması hâlinde mükellef olan kimseye farz kılınmaktadır. Fıkıh dilinde hac ibadetinin farz oluşuna ve edâsına ilişkin şartlar, farklı kısımlar altında ele alınmış; zamanla ortaya çıkan idarî engellemelerin bu şartlarla ilişkisi tartışılmıştır. Günümüzde ise hac ibadetine yönelik idarî kısıtlamalar, özellikle Suudi Arabistan yönetiminin uyguladığı hac vizesi ve kota sistemi, bazı kimselerin hacca fiilen gitmesini engellemektedir. Bu çalışmada, Şevval ayında umre yapmak üzere Mekke’ye giden, ancak hac ibadetine izin verilmeyen kişiler ile hac kurasına katıldığı hâlde kurası çıkmayıp hac vizesi alamayan kimselerin fıkhî açıdan hacla mükellef olup olmadıkları meselesi ele alınacaktır.
1. Hacla İlgili Şartların Tasnifi
Fıkıh kaynaklarında hac ibadetiyle ilgili şartlar üç ana başlıkta incelenmektedir:
- Vücûb Şartları (نفس الوجوب): Bu şartlar, hac ibadetinin kişiye farz olmasının temel hatlarını belirler. Müslüman, akıllı, bâliğ, hür olmak, azık ve binek imkanına sahip olmak, yol güvenliğinin bulunması gibi şartlar bu kısma girer. Bu şartlardan biri eksikse kişi hac ibadetiyle hiçbir şekilde mükellef olmaz ne bizzat edâ ile ne de vekil tayini ile sorumlu tutulur.
- Edâ Şartları (وجوب الأداء): Kişinin bizzat hac ibadetini yerine getirebilmesi için gerekli olan şartlardır. Kadının mahremiyle seyahat etmesi, kişinin beden sağlığının yerinde olması gibi hususlar bu kapsamda değerlendirilir. Edâ şartları yoksa kişi hac ibadetini bizzat edâ edemez; ancak yerine vekil göndermekle mükellef olur.
- Edânın Sıhhat Şartları (شرط صحة الأداء): Haccın geçerli olabilmesi için gerekli olan teknik şartlardır. İhram, görevlerin belirli bir vakit ve mekânda yapılması ve Müslüman olmak gibi şartlar bu kısma girer. Bu şartlardan bir tanesinin bulunmaması durumunda hac ibadeti sahih olmaz; ancak bazı durumlarda bu şartların eksikliği kişinin yükümlülüğünü düşürmeyebilir.
2. Hac vizesi olmadan hac yapmanın Yol Güvenliği ile bağlantısı
Suudi Arabistan devleti, her yıl ülke nüfusuna oranla sınırlı sayıda kişiye hac vizesi vermekte; vizesi olmayanların hacca gitmesine izin vermemektedir. Bu kapsamda:
- Şevval ayında umre için Mekke’ye giden kişiler, hac aylarında Harem bölgesinde bulunduklarından dolayı Mekke mukîmi hükmüne tâbi tutulurlar. Bu durumda, eski fıkıh kitaplarında belirtildiği üzere, azık ve binek şartı aranmaksızın bu kimselerin hac ile mükellef olduğu ifade edilmektedir.
- Ancak günümüzde bu kişilere hac izni verilmemekte ve memleketlerine geri dönmeleri istenmektedir. Aynı şekilde maddî imkânı yeterli olan bazı kimseler, kuraya katıldıkları hâlde kurası çıkmadığı için hacca gidememektedirler.
Bu gibi Suudi yönetiminin engellemelerini, fıkıh kaynaklarındaki “zalim sultandan korkarak hac yapamayan” kişinin durumuna benzemektedir. Tuhfetü’l-Fukahâ, Tebyînü’l-Hakâik gibi Hanefî kaynaklarında, bu mesele beden sağlığı şartı altında ele alınmış bazı fıkıh kitaplarında ise doğrudan yol güvenliği başlığı altında ele alınmıştır. Sultanın engeli, bazı müellifler tarafından âmâ bir kişinin durumu gibi bir engelden dolayı hacca gidemeyen kişi olarak değerlendirilmiş şerhu muhtasarul kerhi gibi bazı kaynaklarda ise bu durumu yol emniyeti bağlamında, can veya mal tehdidi olarak görmüştür.
Bu dönemde ise vizesiz hacca gitmeye çalışanlara uygulanan para cezaları, geri çevrilme, tutuklanma ve vize fiyatının çok yüksek tutulması gibi uygulamalar dikkate alındığında, bu tür idarî engellemelerin yol güvenliği şartı kapsamında değerlendirilmesi daha isabetli görünmektedir.
2. Yol Güvenliği Şartı hakkındaki görüşler
Fıkıh ıstılahında yol güvenliğinin mahiyetiyle ilgili iki temel görüş öne çıkmaktadır:
- Birinci Görüş: Yol güvenliği, haccın vücûb şartıdır. Kişinin hac yolculuğu esnasında can veya mal güvenliğinin bulunmamasından ibaret olan yol güvenliğini nefsü’l-vucüp şartı olarak değerlendiren alimlerimize göre yol güvenliği olmayan kişilere hac ibadeti hiç farz olmaz. Bu sebeple hem bizzat gitmekle hem de vekil göndermekle yükümlü tutulmaz.
- İkinci Görüş: Yol güvenliği, haccın edâ şartıdır. Bu görüşü benimseyenler, kişi farz olma şartlarını taşıyorsa, yol güvenliği olmasa dahi hac ile mükellef olduğunu; bizzat gitme imkânı yoksa vekil göndermekle sorumlu olduğunu savunurlar.
Sonuç olarak
Günümüz şartlarında, hac için gerekli olan azık ve binek imkânlarına sahip olmasına rağmen hac vizesi verilmediği için fiilen hac ibadetini gerçekleştiremeyen kişilerin durumu, fıkıh ıstılahındaki “yol güvenliği” kavramı çerçevesinde ele alınabilir. Bu doğrultuda, yol güvenliği şartının haccın nefsü’l-vücûb şartı olduğu yönündeki görüşle amel etmenin daha uygun olacaktır.
Zira hac kurasında ismi çıkmayan veya Şevval ayında umre yaptıktan sonra hac yapmasına izin verilmeyen kişilere hac vizesi verilmemekte ve bu kimseler ne bizzat ne de vekil tayini yoluyla hac ibadetini gerçekleştirebilmektedir. Vekil tayin edilse dahi aynı idarî engelleme ve para cezaları onun için de geçerli olacak ve hac edâsı mümkün olmayacaktır. Ayrıca mevcut sistemde kişiye sadece bir defa hac vizesi verilmesi, vekilin bu hakkı başka biri adına kullanmasını da engellemektedir.
Bu itibarla, idarî engellemelerin yani hac vizesinin bulunmamasının şu an ki mevcut hâliyle yol güvenliğinin yokluğu şeklinde değerlendirilmesi ve bu bağlamda haccın kişiye farz olmadığının kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Bu konu da bizim yaptığımız bir içtihat olmayıp İmam Ebu Hanife (Rahimehullâh)’tan gelen rivayeti tercih eden fakihlerimizin görüşleriyle amel etmektir. Bu konudaki görüşleri cem eden ibareler şu şekildedir:
YOL EMNİYETİNİN HAC İÇİN NEFSÜ’L-VÜCUB ŞARTI OLDUĞUNU SAVUNANLARA AİT İBARELER.
KUDURİ
اﻟﺤﺞ ﻭاﺟﺐ ﻋﻠﻰ اﻷﺣﺮاﺭ اﻟﺒﺎﻟﻐﻴﻦ اﻟﻌﻘﻼء اﻷﺻﺤﺎء إذا ﻗﺪﺭﻭا ﻋﻠﻰ اﻟﺰاﺩ ﻭاﻟﺮاﺣﻠﺔ، ﻓﺎﺿﻼ ﻋﻦ ﻣﺴﻜﻨﻪ ﻭﻣﺎ ﻻ ﺑﺪ ﻣﻨﻪ، ﻭﻋﻦ ﻧﻔﻘﺔ ﻋﻴﺎﻟﻪ ﺇﻟﻰ ﺣﻴﻦ ﻋﻮﺩﻩ، ﻭﻛﺎﻥ اﻟﻄﺮﻳﻖ ﺁﻣﻨﺎ
TUHFETÜ’L-FUKAHÂ
وَمن شَرطه أَيْضا صِحَة الْبدن وَزَوَال الْمَوَانِع الحسية عَن الذّهاب إِلَى الْحَج حَتَّى إِن المقعد وَالْمَرِيض والزمن والمحبوس والخائف من السُّلْطَان الَّذِي يمْنَع النَّاس من الْخُرُوج إِلَى الْحَج فَإِنَّهُ لَا يجب عَلَيْهِم الْحَج بِأَنْفسِهِم لِأَن هَذِه عبَادَة بدنية فَلَا بُد من الْقُدْرَة بِصِحَّة الْبدن وَزَوَال الْمَانِع حَتَّى يتَوَجَّه عَلَيْهِم التَّكْلِيف وَلَكِن يجب عَلَيْهِم الإحجاج إِذا ملكوا الزَّاد وَالرَّاحِلَة
ومن شرطه أمن الطريق أيضا لأنه لا يجب بدون الزاد والراحلة ولا بقاء للزاد والراحلة بدون الأمن
BEDÂÎU’S- SANÂİ’
وجه قول من قال إنه شرط الوجوب، وهو الصحيح أن الله تعالى شرط الاستطاعة، ولا استطاعة بدون أمن الطريق كما لا استطاعة بدون الزاد والراحلة إلا أن النبي – صلى الله عليه وسلم – بين الاستطاعة بالزاد والراحلة بيان كفاية ليستدل بالمنصوص عليه على غيره لاستوائهما فى المعنى
MÜLTEKA
ﺑﺸﺮﻁ ﺇﺳﻼﻡ ﻭﺣﺮﻳﺔ ﻭﻋﻘﻞ ﻭﺑﻠﻮﻍ ﻭﺻﺤﺔ ﻭﻗﺪﺭﺓ ﺯاﺩ ﻭﺭاﺣﻠﺔ ﻭﻧﻔﻘﺔ ﺫﻫﺎﺑﻪ ﻭﺃﻳﺎﺑﻪ ﻓﻀﻠﺖ ﻋﻦ ﺣﻮاﺋﺠﻪ اﻷﺻﻠﻴﺔ ﻭﻧﻔﻘﺔ ﻋﻴﺎﻟﻪ
ﺇﻟﻰ ﺣﻴﻦ ﻋﻮﺩﻩ ﻣﻊ ﺃﻣﻦ اﻟﻄﺮﻳﻖ
MECMEÛ’L-ENHUR
مع أمن الطريق؛ لأنه لا يقدر على الوصول إلى المقصود بدونه والمعتبر غلبة السلامة في الطريق على المفتي به وفي الشمني ولو كان الطريق بحرا لا يجب الحج ولو كان نهرا كسيحون والفرات يجب. وقال الكرماني إن كان الغالب في البحر السلامة في موضع جرت العادة بركوبه يجب وظاهره أن أمن الطريق شرط الوجوب. وفي الإصلاح وهو الصحيح
Dürer
مسلم مكلف صحيح بصير له زاد وراحلة فضلا) أي زائدا عما لا بد منه كالسكنى والخادم وأثاث البيت والثياب ونحو ذلك (وعن نفقة عياله إلى عوده مع أمن الطريق)؛ لأن الاستطاعة لا تثبت دونه
İhtiyar
ﻭﻻ ﺑﺪ ﻣﻦ ﺃﻣﻦ اﻟﻄﺮﻳﻖ ﻷﻧﻪ ﻻ ﻳﻘﺪﺭ ﻋﻠﻰ اﻟﻮﺻﻮﻝ ﺇﻟﻰ اﻟﻤﻘﺼﻮﺩ ﺩﻭﻧﻪ،.
NOT: Mecmeû’l-enhur sahibi tercih yapmamıştır. Mülteka’nın tercihini beyan ettikleri için bu kısımda zikredilmiştir.
RİVAYETLER
BAHRU’L-AMÎK
وقيل: الاختلاف في وجوب الإيصاء وعدمه في الخوف الذي يتوهم زواله، أما الذي لا يتوهم، زواله كاعتراض البحر المالح بينه وبين مكة، فلا يجب الإيصاء به إجماعاً. كذا ذكره الحداد في شرح القدوري» (١)،
ŞİBLİ
وإن كان بينه وبين مكة بحر لا يجب قال الزاهدي: وهو الصحيح؛ لأن ركوب البحر لا يقدر عليه كل أحد وقال الكاكي: والصحيح أنه لا يجب عليه في كل حال
TEBYÎNÜ’L-HAKÂİK
وقال أبو القاسم الصفار : لا أشك في سقوط الحج عن النساء ولكن أشك في سقوطه عن الرجال والبادية عندي دار الحرب وقال أبو عبد الله الثلجي: ليس على أهل خراسان حج مذ كذا وكذا سنة وقال أبو بكر الإسكاف: لا أقول الحج فريضة في زماننا قاله في سنة ست وعشرين وثلث مائة وأفتى أبو بكر الرازي أن الحج قد سقط عن أهل بغداد وبه قال جماعة من المتأخرين وقال أبو الليث: إن كان الغالب في الطريق السلامة يجب، وإن كان خلاف ذلك لا يجب وعليه الاعتماد، وإن كان بينه وبين مكة بحر لا يجب وسيحون وجيحون والفرات أنهار وليست ببحار فلا تمنع الوجوب وقال الكرماني إن كان الغالب في البحر السلامة
TATARHÂNİYE
وأمــا أمـن الـطـريق فقد روى ابن شجاع عن ابي حنيفة أنه من جملة الاستطاعة لا يثبت الوجوب بدونه كالزاد والراحلة، وفي الغياثية: والمختار ماقاله الفقيه أبو الليث أن الأمن في الطريق إذا كان غالبا يجب وإلا فهو ساقط، ومن أصحابنا من جعله شرط الأداء وثمرة الاختلاف إنما تظهر في حق وجود بالحج، فمن جعله شرط الوجوب قال لا تجب عليه الوصية، ومن جعله شرط الأداء يقول: تجب عليه الوصية، فأما خوف الطريق معنى يعجز عن الأداء فهو في معنى العارض والمانع فلا تنعدم به الاستطاعة
İBNİ ÂBİDİN
واختلف في سقوطه إذا لم يكن بد من ركوب البحر، فقيل: يسقط، وقال الكرماني: إن كان الغالب فيه السلامة من موضع جرت العادة بركوبه يجب وإلا فلا، وهو الأصح. بحر قال في الفتح: والذي يظهر أنه يعتبر مع غلبة السلامة عدم غلبة الخوف، حتى لو غلب لوقوع النهب والغلبة من المحاربين مراراً أو سمعوا أن طائفة تعرضت للطريق ولها شوكة والناس يستضعفون أنفسهم عنهم، لا يجب وما أفتى به الرازي من سقوطه عن أهل بغداد وقول الإسكاف في سنة ست وثلاثين وستمائة: لا أقول إنه فرض في زماننا، وقول الثلجي: ليس على أهل خراسان منذ كذا سنة، حج، إنما كان وقت غلبة النهب والخوف على ما حققه الكمال، وسيجيئ آخر الكتاب أن قتل بعض الحجاج عذر، وهل ما يؤخذ من المكس والخفارة عذر؟ قولان والمعتمد لا كما في القنية والمجتبى، وعليه فيحتسب في الفاضل عما لا بد منه القدرة على المكس ونحوه في الطريق ثم زال والله المنة
YOL EMNİYETİNİN HAC İÇİN VUCÛBU’L -EDA OLDUĞUNU AÇIKÇA SAVUNANLAR
KÂDIHAN (H.592), CAMİ SAGİR ŞERHİNDE;
ثم تكلموا أن أمن الطريق وسلامة البدن في قول أبي حنيفة رحمه الله ووجود المحرم (للمرأة) شرط لوجوب الحج أم لأدائه؟ جعلها بعضهم شرطا للوجوب وبعضهم شرطا للأداء وهو الصحيح. شرح الجامع الصغير لقاضي خان المجلد الثاني الصفحة: ٤٩٨ دكتوراه جامعة أم القرى
ŞİBLİ RH. TEBYİN HAŞİYESİ
وَشُرُوطُ وُجُوبِ الْأَدَاءِ، وَهِيَ خَمْسَةٌ عَلَى الْأَصَحِّ صِحَّةُ الْبَدَنِ وَزَوَالُ الْمَوَانِعِ الْحِسِّيَّةِ عَلَى الذَّهَابِ إلَى الْحَجِّ … وَأَمْنُ الطَّرِيقِ … وَعَدَمُ قِيَادَةِ الْعِدَّةِ فِي حَقِّ الْمَرْأَةِ وَخُرُوجُ الزَّوْجِ أَوْ الْمَحْرَمِ مَعَهَا
BAHRU’R-RÂİK
وَشَرَائِطُهُ ثَلَاثَةٌ شَرَائِطُ وُجُوبٍ وَشَرَائِطُ وُجُوبِ أَدَاءً وَشَرَائِطُ صِحَّةٍ فَالْأُولَى (شَرَائِطُ وُجُوبٍ) ثَمَانِيَةٌ عَلَى الْأَصَحِّ الْإِسْلَامُ وَالْعَقْلُ وَالْبُلُوغُ وَالْحُرِّيَّةُ وَالْوَقْتُ وَالْقُدْرَةُ عَلَى الزَّادِ وَالْقُدْرَةُ عَلَى الرَّاحِلَةِ وَالْعِلْمُ بِكَوْنِ الْحَجِّ فَرْضًا، وَالثَّانِيَةُ (وَشَرَائِطُ وُجُوبِ أَدَاءٍ) خَمْسَةٌ عَلَى الْأَصَحِّ صِحَّةُ الْبَدَنِ وَزَوَالُ الْمَوَانِعِ الْحِسِّيَّةِ عَنْ الذَّهَابِ إلَى الْحَجِّ وَأَمْنُ الطَّرِيقِ وَعَدَمُ قِيَامِ الْعِدَّةِ فِي حَقِّ الْمَرْأَةِ وَخُرُوجُ الزَّوْجِ، أَوْ الْمَحْرَمِ مَعَهَا
MOLLA ALİ KARİ RH. MENASİK
من شرائط الأداء على الأصح أمن الطريق للنفس والمال وقد اختلف فيه فمنهم من قال: إنه شرط الوجوب، وهو رواية ابن شُجاع عن أبي حنيفة. ومنهم من قال شرط وجوب الأداء، على ما ذكره جماعة من أصحابنا، كصاحب البدائع والمجمع والكرماني وصاحب الهداية وغيرهم (مناسك ملا على القاري الصفحة:73)
FETHU’L-KADÎR
ﻭﺃﻣﻦ اﻟﻄﺮﻳﻖ. ﻭﻭﺟﻮﺩ اﻟﻤﺤﺮﻡ ﻟﻠﻤﺮﺃﺓ ﻣﻦ ﺷﺮاﺋﻂ اﻟﻮﺟﻮﺏ ﺃﻭ اﻷﺩاء، ﻓﻌﻠﻰ ﻗﻮﻝ ﻣﻦ ﻳﺠﻌﻠﻬﺎ ﻣﻦ ﺷﺮاﺋﻂ اﻟﻮﺟﻮﺏ ﺇﺫا ﻣﺎﺕ ﻗﺒﻞ اﻟﺤﺞ ﻻ ﻳﻠﺰﻣﻪ اﻹﻳﺼﺎء، ﻭﻋﻠﻰ ﻗﻮﻝ ﻣﻦ ﻳﺠﻌﻠﻬﺎ ﻣﻦ ﺷﺮاﺋﻂ اﻷﺩاء ﻳﻠﺰﻣﻪ اﻩـ ﻭﻫﺬا ﻇﺎﻫﺮ ﻓﻲ ﺃﻥ اﻟﺮﻭاﻳﺘﻴﻦ ﻋﻦ ﺃﺑﻲ ﺣﻨﻴﻔﺔ – ﺭﺣﻤﻪ اﻟﻠﻪ – ﻟﻢ ﻳﺜﺒﺘﺎ ﺗﻨﺼﻴﺼﺎ ﺑﻞ ﺗﺨﺮﻳﺠﺎ، ﺃﻭ ﺃﻥ ﻛﻞ ﻃﺎﺋﻔﺔ ﻣﻦ ﻫﺆﻻء اﻟﻤﺸﺎﻳﺦ اﺧﺘﺎﺭﻭا ﺭﻭاﻳﺔ.
ﻭﺇﺫا ﺁﻝ اﻟﺤﺎﻝ ﺇﻟﻰ اﺧﺘﻼﻑ اﻟﻤﺸﺎﻳﺦ ﻓﻲ اﻟﻤﺨﺘﺎﺭ ﻣﻦ اﻟﺮﻭاﻳﺘﻴﻦ ﺃﻭ ﺗﺨﺮﻳﺠﻬﻤﺎ ﻓﻠﻨﺎ ﻧﺤﻦ ﺃﻳﻀﺎ ﺃﻥ ﻧﻨﻈﺮ ﻓﻲ ﺫﻟﻚ. ﻭاﻟﺬﻱ ﻳﺘﺮﺟﺢ ﻛﻮﻧﻬﺎ ﺷﺮﻭﻁ اﻷﺩاء ﺑﻤﺎ ﻗﻠﻨﺎﻩ ﺁﻧﻔﺎ ﺇﻥ ﻫﺬﻩ اﻟﻌﺒﺎﺩﺓ ﻣﻤﺎ ﺗﺘﺄﺩﻯ ﺑﺎﻟﻨﺎﺋﺐ ﺇﻟﺦ.